KLASİK TÜRK MÜZİĞİ
FORMLAR
Klasik Türk müziğinin en ilgi çekici yanlarından biri de ezgilerin kuruluş biçimi veya yapı özellikleridir. Yeryüzündeki tüm müziklerde olduğu gibi bu müziğin de biçimsel yönünü belirleyen bazı öğeler vardır. Bunlar çoğunlukla ezginin genel türüne göre (Dini müzik, Din dışı müzik), icra organına göre (Vokal müzik, çalgı müziği), kullanıldığı alana göre (Askeri müzik, klasik müzik, eğlence müziği), icra edildiği mekana göre (Oda müziği, şehir müziği, tekke müziği), İcra tarzına göre (Usullü veya serbest ezgiler) gibi bir tasnif yapılabilir. Türk müziğinin ezgi kurgusu ve bunun sosyal yansımaları da müziğin form yapısına etki etmiştir. Buradan hareketle Klasik Türk müziğinin formları genel olarak iki şekilde ayrıştırmak mümkündür.
A) Instrumantal Müzik
B) Vocal Müzik
Vocal müzik de kendi arasında iki ana bölüme ayrılır:
I) Dini Müzik
II) Din Dışı Müzik
Bu ana maddelerin içinde çok sayıda formal özellik gösteren ezgiler bulunur. Bunlar hakkında kısa açıklamalar aşağıda verilecektir.
A) Instrumantal Müzik
a) Peşrev
b) Taksim
c) Medhal
d) Saz Semaisi
e) Oyun Havası
f) Aranağme
B) Vocal Müzik
I) Dini Formlar
a) Mevlevi Ayini
b) Na’t
c) Durak
d) Miraciye
e) İlahi, tevşih
f) Şugûl
g) Ezan
h) Tekbir, Temcid, Tesbih
i) Salat, Selam
j) Münacaat
k) Mevlit
II) Din Dışı Formlar
a) Kâr
b) Beste
c) Semai
d) Gazel
e) Şarkı
f) Türkü
g) Köçekçe
Peşrev: Saz eserlerinin arasında en büyük form Peşrev'dir. Peşrevler, Hane adı verilen bölümlerden kuruludur. Çoğu zaman dört haneden meydana gelir. Her hanenin sonunda Teslim adı verilen bir bölüm bulunur. Peşrevler büyük usûllerle yapılmışlardır. Bazı eski peşrevlerin üç haneli olduğu bilinmektedir. Ancak bu tür peşrevler tutulmamış ve terk edilmiştir. Ayrıca teslimi olmayan peşrevlere de rastlanılmıştır. Türk müziğinin icra biçimlerinden biri olan fasılların repertuarındaki ilk sırada peşrev çalınır.
Taksim: Tek bir sazla, makamların ses dizileri üzerinde dolaşmaya Taksim adı verilir. Bu formun batı müziğinde karşılığı "impruvize"dir. Taksim, bir saz eserine veya bir şarkıya başlanılmadan evvel icra edilecek makamın seslerinde, daha önce bilinen veya doğaçlama olarak kurgulanan nağmelerle seyir yapmak (dolaşmak) tır.
Taksim yapılırken girilecek makamın güçlüsü (dominant), asma kalışı (Semi tonic) ve durağı (tonic) bilhassa belirtilir.Şu halde Taksim, usûle (Ölçü, ritim) uyulmadan icra edilecek eserin makamına, usûlüne ve üslûbuna uygun bir şekilde, bir seyir yapmak anlamında da kullanılmaktadır. Türk Mûsıkîsinde bir eserin icrasına geçmeden önce taksim yapmak adet olmuştur
Medhal: Genellikle bir topluluğun programına başlamadan evvel toplu halde sazların çaldığı küçük saz eserlerine "Medhal" adı verilir. Medhallerin hane ve teslim gibi bölümleri yoktur. İcra edilecek makama girinceye kadar serbest olarak bestekârın duyuşuna göre çeşitli uzunluklarda olabilir. Medhalin tarihçesi pek eski değildir. Son devir bestekârları tarafından yazılmış ve benimsenmiştir
Saz Semaisi: Fasılların en sonunda çalınan saz eserine verilen addır. Peşrev gibi, saz semaileri de dört haneli olarak bölümlere ayrılır. Her hanenin sonunda teslim. bulunur. Saz semaileri, peşrevlerin aksine küçük usûllerle ölçülmüşlerdir.. İlk üç hane, peşrevler gibi giriş, geçki gibi özellikleri yansıtır. Dördüncü hane ise serbest olup melodi ve usûl yönünden bestekârın arzusuna kalmıştır. Saz semaileri fasıl sonlarında çalınabildiği gibi, müstakil saz icralarında da yer alabilir. Saz semaileri ritmik ve serbest bir yapıya sahip olduklarından bestekârların daha çok üstünde durdukları bir form olmuştur.
Aranağme: Bazı eserlere başlanırken hemen girişte, yalnız sazların çaldığı küçük bir bölüm bulunur. Buna Giriş Müziği veya daha yaygın bir deyimle "Aranağme" adı verilir. Bir eserin başında olduğu kadar, ortasında ve sonunda bulunan aranağmelere de rastlanır. Eski eserlerin birçoğunda aranağme bulunmazdı. Günümüzde ise aranağmesiz pek az eser şarkı yapılmaktadır.
Oyun Havası: Form bakımından kesin bir şekli olmayan, daha çok küçük usullerle bestelenen saz eserleridir. Bu formda eserlere daha çok halk müziği türünde rastlanmaktadır.
C) Vokal Müzik
I) Dini Formlar
Mevlevi Ayini: Yalnız dini müzikte değil, dini olmayan müzikte de kullanılan formların en büyüğüdür. 4 bölümden oluşur. Her bölüme selâm adı verilir Mevlevî ayini ile Mevlevi semahını birbirine karıştırmamak gerekir. Ayin, mevlevi semaına eşlik eden bir musiki formudur. Sema ise, ayinin icrası sırasında semazenlerin belli bir disiplin içinde dönmesidir. Bunların tümüne birden “Mevlevî Mukabelesi” denir. Formu aşağıdaki gibidir.
1. Hafız Kuran-ı Kerîm okur.
2. Naathan Itrî'nin rast naatını okur.
3. Neyzenbaşı icra edilecek Ayin-i Şerif'in makamında uzunca bir baş taksim yapar.
4. Peşrev çalınır.
5. Ayinhanlar Birinci Selâmı okumaya başlarlar.
6. İkinci selâm Ağır Evfer (buna Mevlevî Evferi de denir) usûlündedir.
7. Üçüncü selâm Devr-i Kebir, Aksak Semâi ve Yürük Semâi usulleriyle ölçülür.
8. Dördüncü selâm Ağır Evfer usûlündedir. 9. Son peşrev ve son yürük semâî icra edilir.
10. Sazlardan biri son taksim yapar.
11. Kur'an-ı Kerim okunur. Semazenbaşı yüzünü şeyhe dönerek Mevlevî Gülbankını okur. Takriben yine ezgisiz olarak Salat-ı selâm okur ve Mevlevî ayini biter. Selamlar verilir. Şeyh bir kaç adım atar ve bu sefer mutrıba selâm verir. Bu selâmı ise neyzen başı cevaplandırır ve semahane boşaltılır ve Ayin bitmiş olur.
Mevlid: Mevlîd Süleyman Çelebi tarafından halk dili ile yazılmış, konu bakımından Hz. Muhammed’in doğumunu anlatan müzikal bir türdür. Bu eserin Türk edebîyatında özel bir yeri vardır; ibadet meclislerinde, doğum ve ölümlerde okunması adet olmuştur. Bu eser değişik makamlardan usulsüz olarak ve çeşitli kimseler tarafından bestelenmiş ve ustadan çırağa öğretilerek yayılmıştır. Mevlid müziğinde kullanılan ezgiler çoğunlukla doğaçlama okunur. Mevlid konusunda bu nokta özel bir önem taşır. Her okuyan kendi zevkine, mûsikî eğitimine, makam bilgisine göre bestede değişiklikler ve ilaveler yapmaktadır.
Mersiye: Ölülerin hatırasını yad için yazılmış ve usulsüz okunan manzum eserlere "Mersiye" denir. Bunlar, musikî bilen kişiler tarafından her makamdan usulsüz olarak irticalen okunur. Bununla beraber usulle bestelenmiş bazı ünlü Mersiyelerin notaları vardır. Türk edebîyatında bu türde yazılmış manzum kıt'alar pek çoktur. Halk şairleri tarafından yazılmış mersiyelere "Ağıt" denir.
Şuğul: Arapça sofiyane manzum parçaların İlahi şeklinde bestelenmiş örneklerine "Şuğul" denir. Bunlar tekkelerde zikir sırasında okunur. Usulleri çoğunluk Düyek ve Sofyan'dır., Şuğuller sanat bakımından İlahilere göre daha basit, hafif ve hareketli eserlerdir.
İlahi: Allah ve Peygamber (Hz. Muhammed), ayrıca din adamlarının meziyetleri hakkında yazılmış ve her makamdan çeşitli usullerle kendine mahsus bir tavırla bestelenmiş Türkçe manzum eserlerdir. İlahiler bir veya birkaç kişi tarafından camilerde, tekkelerde vb. ibadet meclislerinde okunur. Her makamdan ilahi bestelenebilirse de neş'eli ve kıvrak makamlardan İlahi bestelenmesi adet olmamıştır. İlahiler çeşitli usullerle bestelenmiştir. Büyük ve küçük usullerle bestelenmiş pek çok İlahi örnekleri Türk musikîsinin zengin hazînesini teşkil eder.
Tevşih: Mevlid arasında okunmak üzere yapılmış ilahilerdir.
Durak: Tanrının yüceliğini ve kaside tarzında yazılmış şiirlerden kurulu olan bir dini müzik türüdür. Serbest tartımlı Duraklar olabilddiği gibi, “Durak Evferi” usulünde bestelenmiş olanları da vardır.
Miraciye: Hz. Muhammed’in Miraca çıkışını anlatan ve Kutb’un Nayî Osman Dede tarafından bestelenmiş uzun ve değişik makam ve usul geçkileri olan büyük bir dini formdur.
Na’t: Mevlevihanelerde ayinden önce bir kişi tarafından okunan ve Hz. Muhammed ve Allah’ı öven Arapça, Farsça ve Türkçe sözlerden kurulu dini müzik formudur.
Şugul: Sözleri Arapça olan ilahilerdir
Ezan: namaz vakitleri müslümanları namaza davet etmek için camilerin minarelerinden okuna, sözlerşi Arapça olan ve her hangi bir ritme bağlı kalınmaksızın icra edilen bir türdür.
Tekbir: Bayram namazında topluca okunan bir türdür. Itri’nin bestelediği tekbir, segâh makanmındadır.
Temcid: Kutsal gecelerde sabaha karşı minarelerden okunmak için meydana getirilen ve sözleri Arapça olan bir formdur.
Salat ve Selam: Tanrı’nın ve Muhammed’in rahmet ve selamını ifade eden eserlerdir.Sabah Salatı, Cuma Salatı, Bayram Salatı, Cenaze Salatı gibi türleri vardır.
Münacaat: Bağışlaması için Tanrıya yakaran sözlerele kurulmuş kaside türündeki bir formdur.
II) Din Dışı Formlar
Kâr: genellikle terennümle başlayan geniş kapsamlı, çeşitli usûllerin kullanıldığı uzun eserlere verilen isimdir.Genellikle Peşrev'den hemen sonra icra edilir. Bu usûl değişiklikleri esere farklı bir canlılık kazandırır. Kâr icrasının ardından Beste formu icra edilir. Kâr’ın Beste formundan bir diğer farkı da terennümlerin'ın serbest oluşlarıdır. Kâr tarzında bestelenmiş eserler bazen uzunluk ve kısalıklarına göre değişik isimlerle anılırlar: Kâr, Kârçe, Kâr-ı Nev, Kâr-ı Natık gibi isimler eserlerin yapısını anlatır.
Beste: Türk müziğinde genellikle beste denilince, herhangi bir müzik eserini akla gelir.. Beste, Bestelemek, Bestekâr birbirine yakın kelimelerdir. Beste: Bir müzik eseri; Bestekâr: Bir müzik eserini besteleyen müzisyen; Bestelemek: Bir müzik eserini yapmak, yazmak demektir. "Beste" kelimesinin geniş tanımının yukarıda yazıldığı gibi olmasına karşılık, Türk müziğindeki karşılığı, yeri daha başkadır. "Beste" Kâr formundan sonra en geniş kapsamlı müzik eseridir. Beste, dört haneli olarak yapılır. Her hane bir mısraı kapsar.. Her mısranın sonunda "Terennüm" adı verilen nağmeler bulunur. Terennüm, Beste formundaki eserlerde mısra sonlarına eklenen anlamlı, anlamsız ancak melodik yapısı olan bölümlere verilen addır. Teirennümler hece-kelime veya birkaç kelimeden meydana gelebilir. (Ye) (le) (li) (la) (ta) (ne) (dil) (dir) (ten) (ni) (canım) (ruhum) (gel serv-i revanım) (ruh-i revanım) (canım efendim) ...vs. gibi sözcükler sıkça kullanılır.
Semai: Klasik Türk müziğinde beste formundan sonra gelen kapsamlı formlardan biridir. Değişik iki tür semai vardır. 1- Ağır Semai 2- Yürük Semai
Ağır Semailer, beste formundan hemen sonra fasıllardaki sıraya göre yer alırlar. Adından da anlaşıldığı gibi yapısı ağır, etkili bir formdur. Küçük usûllerle ölçülmüşlerdir.
Fasıl icrasında şarkılardan sonra tekrar Semai formuna dönülür. Ancak bu sıradaki Semailer, Ağır Semai adını taşımazlar. Bu tür semailere "Yürük Semai" adı verilir.
Yürük Semailer, Yürük Semai adı verilen usûlle ölçülmüşlerdir. Yürük Semailerin yapıları, Ağır Semailere göre daha hareketli ve canlıdır. Yürük Semai icrasından sonra Saz Semaisi icra edilir. Bu şekilde fasıl tamamlanmış olur.
Şarkı: Türk Mûsıkîsinde küçük usûllerle ölçülen sözlü, terennümsüz, dört haneli eserlere "Şarkı" adı verilir. Genellikle dört mısralık güftelerden meydana gelen şarkılar, dört hane olarak bestelenir. Birinci hane "Zernin", İkinci hane "Nakarat", Üçüncü hane "Meyan", Dördüncü hane ise “Nakarat” adını alır.
Gazel: Bir ses sanatçısının belli bir güfte üzerine yaptığı doğaçlama besteye Klasik Türk müziğinde Gazel adı verilir. Gazeller serbest tartımlı ancak makamsal yapısı güçlü, eserlerdir. Gazel icracılarına Gazelhan denir. Günümüzde gazel formu revaçtan düşmüş bir formdur.
Türkü: Aslında bir halk müziği terimi olan türkü, klasik Türk müziği bestecilerinin bu türe duydukları ilgiyle ortaya çıkmış bir formdur. Halk müziği üslubundan uzak bir icra biçimleri vardır. Geniş halk kitleleri tarafında benimsenmese de besteciler tarafından günümüzde de yapılmaktadır.
Köçekçe: Genellikle aynı makamda olan hareketli ve neşeli şarkı ve türkülerden oluşan bir sıra ezgiye denir. Eski dönemlerde Çengi ve Köçek adı verilen oyuncular için düzenlenmiş müziklerdir.